| TÜRKÇE OKUNUŞ |
| 4. ve`acibû en câehüm münẕirum minhüm. veḳâle-lkâfirûne hâẕâ sâḥirun keẕẕâb.
|
|
|
| DİYANET VAKFI |
| 4. Aralarından kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve kafirler: Bu pek yalancı bir sihirbazdır!
|
|
|
| DİYANET İŞLERİ |
| 4. Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaşmışlardı. İnkarcılar: "Bu, pek yalancı bir sihirbazdır; tanrıları tek bir tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir" demişlerdi.
|
|
|
| ELMALILI HAMDI YAZIR |
| 4. İçlerinden kendilerine uyarıcı bir peygamber geldiğine şaştılar da kâfirler: "Bu bir sihirbazdır, yalancıdır" dediler.
|
|
|
| ABDULBAKİ GÖLPINARLI |
| 4. Onların cinsinden bir korkutucu geldi mi şaşıp kalırlar da kafirler derler ki: Bu, bir büyücü ve pek yalancı.
|
|
|
| ALİ BULAÇ |
| 4. İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar. Kafirler dedi ki: "Bu, yalan söyleyen bir büyücüdür."
|
|
|
| SÜLEYMAN ATEŞ |
| 4. Onlara kendilerinden bir uyarıcı (peygamber) gelmesine hayret ettiler de o kafirler dediler ki: "Bu yalancı bir sihirbazdır."
|
|
|
| GÜLTEKİN ONAN |
| 4. İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar. Kafirler dedi ki: "Bu yalan söyleyen bir büyücüdür."
|
|
|
| SUAT YILDIRIM |
| 4. İçlerinden kendilerini uyarıp irşad edecek birinin gelmesine her nedense şaşırdılar ve o kâfirler: “Bu bir sihirbaz, bir yalancı! İşte tutmuş bunca ilahı bir tek ilah yapmış! Bu gerçekten şaşılacak, çok tuhaf bir şey!” dediler. (10,2)
|
|
|