| TÜRKÇE OKUNUŞ |
| 2. bel `acibû en câehüm münẕirum minhüm feḳâle-lkâfirûne hâẕâ şey'ün `acîb.
|
|
|
| DİYANET VAKFI |
| 2. Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da, kafirler şöyle dediler: "Bu şaşılacak bir şeydir."
|
|
|
| DİYANET İŞLERİ |
| 2. Kafirler, Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da: "Bu şaşılacak bir şey; öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman dirilecek miyiz? Bu, ihtimali olmayan bir dönüştür" dediler.
|
|
|
| ELMALILI HAMDI YAZIR |
| 2. Doğrusu kâfirler kendi içlerinden uyarıcı bir peygamber geldiğine şaşırdılar da dediler ki: "Bu şaşılacak bir şeydir!
|
|
|
| ABDULBAKİ GÖLPINARLI |
| 2. Hayır, onlar, içlerinden bir korkutucunun gelmesine şaşıp kaldılar da kafirler, gerçekten de dediler, bu şaşılacak bir şey.
|
|
|
| ALİ BULAÇ |
| 2. Hayır, onlara kendilerinden bir uyarıcı gelmesine şaştılar da, o kafirler: "Bu şaşılacak bir şey" dediler.
|
|
|
| SÜLEYMAN ATEŞ |
| 2. İçlerinden bir uyarıcı gelmesine şaştılar da, o kafirler: "Bu tuhaf bir şeydir" dediler.
|
|
|
| GÜLTEKİN ONAN |
| 2. Hayır, onlara kendilerinden bir uyarıcı gelmesine şaştılar da, o kafirler: "Bu şaşılacak bir şey" dediler.
|
|
|
| SUAT YILDIRIM |
| 2. Doğrusu, onlar, kendilerinden birinin, uyarıp irşad etmek için gelmesine şaşırdılar da kâfirler: “Bu, ne tuhaf şey!” dediler, “Biz ölüp de toprak olduktan sonra mı dirileceğiz? Bu, aklın alamayacağı kadar uzak bir ihtimal!” (10,2)
|
|
|