KELİME ANLAMLARI
Arapça Okunuş Türkçe Okunuş Kelime Meali Kökü
لَيْسَ leyse değildir ل ي س
الْبِرَّ l-birra iyilik ب ر ر
أَنْ en  
تُوَلُّوا tuvellū çevirmeniz و ل ي
وُجُوهَكُمْ vucūhekum yüzlerinizi و ج ه
قِبَلَ ḳibele tarafına ق ب ل
الْمَشْرِقِ l-meşriḳi doğu ش ر ق
وَالْمَغْرِبِ velmeğribi ve batı غ ر ب
وَلَٰكِنَّ velākinne fakat  
الْبِرَّ l-birra iyilik ب ر ر
مَنْ men kişinin  
امَنَ āmene inanmasıdır ا م ن
بِاللَّهِ billahi Allah’a  
وَالْيَوْمِ velyevmi ve gününe ي و م
الْاخِرِ l-āḣiri ahiret ا خ ر
وَالْمَلَائِكَةِ velmelāiketi ve meleklere م ل ك
وَالْكِتَابِ velkitābi ve Kitaba ك ت ب
وَالنَّبِيِّينَ ve nnebiyyīne ve peygamberlere ن ب ا
وَاتَى ve ātā ve vermesidir ا ت ي
الْمَالَ l-māle malını م و ل
عَلَىٰ ǎlā  
حُبِّهِ Hubbihi sevdiği ح ب ب
ذَوِي ƶevī  
الْقُرْبَىٰ l-ḳurbā yakınlara ق ر ب
وَالْيَتَامَىٰ velyetāmā ve yetimlere ي ت م
وَالْمَسَاكِينَ velmesākīne ve yoksullara س ك ن
وَابْنَ vebne ve ب ن ي
السَّبِيلِ s-sebīli yolda kalmışlara س ب ل
وَالسَّائِلِينَ ve ssāilīne ve dilencilere س ا ل
وَفِي ve fī ve  
الرِّقَابِ r-riḳābi kölelere ر ق ب
وَأَقَامَ ve eḳāme ve kılmasıdır ق و م
الصَّلَاةَ S-Salāte namazı ص ل و
وَاتَى ve ātā ve vermesidir ا ت ي
الزَّكَاةَ z-zekāte zekatı ز ك و
وَالْمُوفُونَ velmūfūne yerine getirmeleridir و ف ي
بِعَهْدِهِمْ biǎhdihim andlaşmalarını ع ه د
إِذَا iƶā zaman  
عَاهَدُوا ǎāhedū andlaşma yaptıkları ع ه د
وَالصَّابِرِينَ ve SSābirīne ve sabrederler ص ب ر
فِي  
الْبَأْسَاءِ l-be’sāi sıkıntıda ب ا س
وَالضَّرَّاءِ ve DDerrāi ve hastalıkta ض ر ر
وَحِينَ ve Hīne ve zamanında ح ي ن
الْبَأْسِ l-be’si savaş ب ا س
أُولَٰئِكَ ulāike işte onlar  
الَّذِينَ elleƶīne kimselerdir  
صَدَقُوا Sadeḳū doğru olan ص د ق
وَأُولَٰئِكَ ve ulāike ve işte onlar  
هُمُ humu onlardır  
الْمُتَّقُونَ l-mutteḳūne muttakiler و ق ي
TÜRKÇE OKUNUŞ
177. leyse-lbirra en tüvellû vucûheküm ḳibele-lmeşriḳi velmagribi velâkinne-lbirra men âmene billâhi velyevmi-l'âḫiri velmelâiketi velkitâbi vennebiyyîn. veâte-lmâle `alâ ḥubbihî ẕevi-lḳurbâ velyetâmâ velmesâkîne vebne-ssebîli vessâilîne vefi-rriḳâb. veeḳâme-ṣṣalâte veâte-zzekâh. velmûfûne bi`ahdihim iẕâ `âhedû. veṣṣâbirîne fi-lbe'sâi veḍḍarrâi veḥîne-lbe's. ülâike-lleẕîne ṣadeḳû. veülâike hümü-lmütteḳûn.
DİYANET VAKFI
177. İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekat verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakiler ancak onlardır!
DİYANET İŞLERİ
177. Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitap'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren, namaz kılan, zekat veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır.
ELMALILI HAMDI YAZIR
177. Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır.
ABDULBAKİ GÖLPINARLI
177. Yüzlerinizi doğuya, batıya çevirip durmanız, hayır sayılmaz ki. Hayır ve taat sahipleri, Allah'a, son güne, meleklere, kitaba, peygamberlere inanan, Allah sevgisiyle yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve esirlere mal veren, namaz kılan, zekat veren, ahdettikleri zaman ahitlerine vefa eden, sıkıntı ve şiddet vakitlerinde sabreden kişilerdir. Onlardır sözleri doğru olanlar, onlardır sakınanlar.
ALİ BULAÇ
177. Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
SÜLEYMAN ATEŞ
177. Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik, o(kimsenin iyiliği)dir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inandı; sevdiği malını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan(köle ve esir)lere verdi; namazı kıldı, zekatı verdi. Andlaşma yaptıkları zaman andlaşmalarını yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenler, işte doğru olanlar onlardır, (Allah'ın azabından) korunanlar da onlardır.
GÜLTEKİN ONAN
177. Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Tanrı'ya, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştileştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
SUAT YILDIRIM
177. İyilik (ve hayır), yüzlerinizi doğuya ya da batıya doğru çevirme değildir. Asıl iyilik; Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman eden, Sevdiği malını Allah’ı hoşnud etmek için Yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, isteyenlere ve boyunduruk altında bulunup hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren, Namazı hakkıyla ifa edip zekâtı veren, Sözleştiği zaman sözlerinde duran, Hele hele sıkıntı ve hastalık hallerinde, Savaşın şiddetleri esnasında sabreden kimselerin davranışlarıdır. İşte onlardır imanlarında samimi olanlar ve işte onlardır Allah’ı sayıp günahlardan korunan takvâlılar! (2,285; 4,136; 22,37; 76,8-9; 3,92; 41,7; 13,20)