KELİME ANLAMLARI
Arapça Okunuş Türkçe Okunuş Kelime Meali Kökü
ذَٰلِكَ ƶālike bu  
مِنْ min  
أَنْبَاءِ enbāi haberlerindendir ن ب ا
الْغَيْبِ l-ğaybi gayb غ ي ب
نُوحِيهِ nūHīhi vahyettiğimiz و ح ي
إِلَيْكَ ileyke sana  
وَمَا ve mā değildin  
كُنْتَ kunte sen ك و ن
لَدَيْهِمْ ledeyhim onların yanında  
إِذْ zaman  
أَجْمَعُوا ecmeǔ toplandıkları ج م ع
أَمْرَهُمْ emrahum yapacakları işleri için ا م ر
وَهُمْ vehum ve onlar  
يَمْكُرُونَ yemkurūne tuzak kurarlarken م ك ر
TÜRKÇE OKUNUŞ
102. ẕâlike min embâi-lgaybi nûḥîhi ileyk. vemâ künte ledeyhim iẕ ecme`û emrahüm vehüm yemkürûn.
DİYANET VAKFI
102. İşte bu (Yusuf kıssası) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin).
DİYANET İŞLERİ
102. Sana böylece vahyettiklerimiz, gaybe ait haberlerdir. Onlar elbirliği edip düzen kurdukları zaman yanlarında değildin; sen ne kadar yürekten istersen iste, insanların çoğu inanmazlar.
ELMALILI HAMDI YAZIR
102. İşte bu, sana vahiyle bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar yapacaklarına karar verip mekir (oyun) yaparlarken sen yanlarında değildin.
ABDULBAKİ GÖLPINARLI
102. İşte bu, gaibe ait haberlerdendir ki sana vahyetmedeyiz. Düzene girişerek yapacakları işi kararlaştırdıkları zaman yanlarında değildin ya.
ALİ BULAÇ
102. Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf'un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin.
SÜLEYMAN ATEŞ
102. (Ey Muhammed) bu (anlatılanlar), sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Onlar kararlarnı verip tuzak kurarlarken sen yanlarında değildin.
GÜLTEKİN ONAN
102. Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf'un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, buyrultularında birleştiklerinde (ecmaü) sen yanlarında değildin.
SUAT YILDIRIM
102. İşte bunlar, ey Resulüm, sana vahiy yoluyla bildirdiğimiz gaybî hadiselerdendir.Yoksa onlar, tuzak kurmak ve planlarını kararlaştırmak için toplandıklarında elbette sen onların yanında bulunmuyordun. (3,44; 28,44-46; 38,69-70)